CHP’den Şiddet Olaylarına İlişkin Eleştiriler: Adalet ve Güvenlik Sisteminin Yetersizlikleri
İLEYDA ÖZMEN
(ANKARA) – CHP Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, polis memuru Şeyda Yılmaz’ın şehit edilmesine ilişkin “Yılmaz’ın bir suç makinesi tarafından katledilmesi adalet sistemi, suç önleme ve kolluk kuvvetlerinin etkinliği konusunu da yeniden tartışmaya açıyor. Bu noktada, artan şiddet olaylarının çözümünün sadece İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğuna bırakılması da doğru ve yeterli değil. Konunun, Adalet Bakanlığı’nın da etkin şekilde dahil olmasını gerektiren kapsamlı bir mesele olduğunun altını çiziyoruz” dedi.
CHP İçişleri Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan, polis memuru Şeyda Yılmaz’ın hakkında 26 suç kaydı bulunan Yunus Emre Geçti tarafından şehit edilmesine ilişkin ANKA Haber Ajansı’na konuştu. Son yıllarda yaşanan şiddet olaylarının toplumsal güvenlik açısından ciddi bir tehdit haline geldiğini belirten Bakan, şunları söyledi:
“Bu durum, geçtiğimiz günlerde 27 yaşındaki polis memuru Şeyda Yılmaz’ın 26 sabıkası bulunan, adeta suç makinesi olan, toplum içinde yeri olmayan bir şahıs tarafından şehit edilmesiyle bir kez daha acı bir şekilde gözler önüne serildi. Çocuğa cinsel istismar, gasp, hırsızlık, cinsel taciz, adam yaralama suçları dahil 26 tane suç kaydı bulunan birinin aramızda dolaşıyor olması, ülkede adaletin öldürüldüğünün de bir göstergesi. Polisimizi şehit eden bu kriminal şahıs, neredeyse tüm suçları en az bir kere denemiş ve hapse girmeyi başaramamış. 26 ayrı suç kaydı olan birinin dışarıda gezmesini sağlayan hukuk ve infaz sistemi, düzenini dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz.
“Vatandaşların kendilerini güvende hissetmeleri mümkün mü?”
Çok yakın bir örnek verelim; ‘kara para aklama’ suçlamasıyla tutuklanan Dilan Polat ve eşi Engin Polat, 40 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyordu. Ancak, her ikisi de tahliye edildi. Bugün herkes biliyor ki ülkede adalet herkese eşit dağıtılmıyor. Zaten suça meyilli kişiler de tam olarak buradan güç ve cesaret alıyorlar. Güvenlik kuvvetlerinin dahi kendilerini bir şekilde güvende hissetmediği, şiddet dalgasından kendilerini koruyamaz hale geldiği ortamda, günlük hayatını idame ettirmeye çalışan, kurallara uyan, kendi halinde vatandaşların kendilerini güvende hissetmeleri mümkün mü?
” İçişleri Bakanı’nın şahsi PR çalışması işlevi görüyor”
Şiddet vakaları sadece bireysel suçlar ve kişisel saldırılarla sınırlı değil, böyle görmek de son derece yanlış. Şiddet vakaları genel kamu düzenini ve toplumsal barışı da bozuyor. Şeyda Yılmaz’ın bir suç makinesi tarafından katledilmesi adalet sistemi, suç önleme ve kolluk kuvvetlerinin etkinliği konusunu da yeniden tartışmaya açıyor. Bu noktada, artan şiddet olaylarının çözümünün sadece İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluğuna bırakılması da doğru ve yeterli değil. Konunun, Adalet Bakanlığı’nın da etkin şekilde dahil olmasını gerektiren kapsamlı bir mesele olduğunun altını çiziyoruz. Zaten biz bunu İçişleri Bakanı’na verdiğimiz soru önergelerinin satır aralarında da oldukça net görüyoruz. İçişleri Bakanlığı’nın sosyal medya hesapları ‘gereği yapıldı’ başlığıyla başlayan paylaşımlarla dolu. Bu, bir yandan toplumdaki tepkiyi azaltma görevi görürken diğer yandan İçişleri Bakanı’nın şahsi PR çalışması işlevi görüyor. Biz, gerçekten ‘gereği yapıldı’ diyebilmek için suç ve suçluyla kim olduğuna, kiminle fotoğrafı olduğuna bakılmaksızın, mücadele edilmesini önemsiyoruz.
“Suç oranlarındaki artışın en önemli nedeni sabıkalı kişilerin etkin bir şekilde kontrol altına alınamaması”
Suç oranlarındaki artışın ardında yatan en önemli nedenlerden biri, suç işlemeye eğilimli, sabıkalı kişilerin etkin bir şekilde kontrol altına alınamaması ve toplumdan uzaklaştırılamaması. Özellikle çok sayıda sabıkası olan kişilerin hala serbestçe sokakta dolaşabilmesi, hukuk sistemindeki aksaklıkları ve denetim eksikliklerini gözler önüne seriyor. Bu durum, sadece suçluların ‘cezasızlıkla’ ödüllendirildiğini değil, aynı zamanda, adalet sisteminin de yozlaştığını ortaya koyuyor. Adalet sistemindeki gecikmeler, şiddetle mücadelede ciddi bir engel teşkil ediyor. Mahkemelerin ağır iş yükü ve uzun yargılama süreçleri, suçluların cezalandırılmasını geciktiriyor, bu da toplumda cezasızlık algısının güçlenmesine neden oluyor. Mağdurların adalete olan inancı sarsıldığında da toplumda adaletin sağlanmadığı düşüncesi yayılıyor.
“Şiddet olaylarının artmasında toplumsal ve ekonomik faktörlerin büyük rol oynadığı da unutulmamalı”
Bir konunun daha altını çizmemiz gerekiyor; İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün suç önleme ve müdahale kapasitelerinin yetersizliği de artan şiddet olaylarına karşı etkisiz kalınmasına yol açıyor. Kolluk kuvvetlerinin suçları önceden tespit edip önleyici tedbirler almaması, suçluların sokaklarda serbestçe dolaşmasına ve yeniden suç işleme potansiyeline sahip olmalarına zemin hazırlıyor. Bununla birlikte, şiddet olaylarının artmasında ekonomik kriz, işsizlik ve yoksulluk gibi toplumsal ve ekonomik faktörlerin büyük rol oynadığı da unutulmamalı. Bu durum, bireylerdeki suç eğilimlerini artırıyor ve toplumsal barışı tehdit ediyor. Türkiye’de derinleşen ekonomik kriz, toplumsal huzursuzluk ve kutuplaşmayı körüklüyor ve şiddet olaylarına zemin hazırlıyor.”
“Güvenlik-özgürlük dengesini gözeten bir anlayış benimsenmeli”
Bakan, Türkiye’de artan şiddet olaylarına karşı CHP’nin çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:
“‘Adalet mülkün temellidir’ ve ‘Adaleti öldürürsen devlet ölür’ sözleri öylesine söylenmiş değil. Öncelikle bunun anlaşılması gerekiyor. Bunun için yozlaşmış, siyasallaşmış ve yavaş işleyen yargı sistemi yerine, bağımsız ve etkili bir yargı sistemi kurmak zorundayız. Cezai süreçler hızlandırılmalı, cezasızlık algısı ortadan kaldırılmalı. Hukuk sistemine olan güven yeniden tesis edilmeli. Bununla birlikte, emniyet güçlerinin suç öncesi ve sonrası etkin müdahale kapasiteleri artırılmalı, suçlu profilleme ve istihbarat çalışmaları güçlendirilmeli. Güvenlikçi politikaların yanı sıra, toplum-polis ilişkisini güçlendiren, güvenlik-özgürlük dengesini gözeten bir anlayış benimsenmeli.
“Gençlere yönelik suç önleme programları ve eğitimleri artırılmalı”
Suçla mücadelede toplumun bilinçlendirilmesi ise büyük önem taşıyor. Gençlere yönelik suç önleme programları ve eğitimleri artırılmalı, bu kapsamda ilgili bakanlıklarla iş birliği içinde çalışılmalı. İşsizlik, yoksulluk ve ekonomik krizle mücadele edilerek toplumsal refah artırılmalı, sosyal destek mekanizmaları güçlendirilmeli. Suçun temel nedenlerine yönelik yapısal çözümler geliştirilmeli. Türkiye’de artan şiddet olaylarının önüne geçilmesi için ilgili tüm kurumların koordineli bir şekilde çalışması ve toplumsal duyarlılığın artırılması gerekiyor. Hem hukuki hem de toplumsal düzeyde kapsamlı reformlar ve güçlü tedbirler alınmadan, bu şiddet sarmalından kurtulmamız mümkün değil. Ülkemizin huzur ve güvenliği için bu konuda kararlı adımlar atmak zorundayız.”